15 Temmuz 2016, Türkiye tarihine damga vuran ve birçok kişinin hayatını kökünden değiştiren bir gece. O gece ülkenin dört bir yanında yaşanan çatışmalar, yalnızca can kaybına değil, aynı zamanda birçok kişinin hayatında onarılamaz yaralar açtı. Bu olaylardan bir tanesi de 9 yıl boyunca kurşun yaralarıyla yaşam mücadelesi veren bir gencin hikayesidir. Herkesin hatırladığı bu karanlık gece, yaşamını konu alan bir belgesel niteliği taşıyan bu özel haberle ele alıyoruz. Genç yaşta bir bireyin yaşadığı travmalar, yalnızca bedensel değil, psikolojik etkileriyle de derinden iz bırakmış durumda.
15 Temmuz 2016 gecesi, Türkiye’de demokrasiye karşı yapılan hain bir darbe girişimi, ülke genelinde çeşitli çatışmalara, protestolara ve nihayetinde pek çok kayba yol açtı. O gece, birçok insanın hayatı bir anda değişti. Çatışmaların ortasında kalmış, yaralanmış ve hayatta kalanlar, ani gelişen olayların altında ezilmiş durumda. 26 yaşındaki Ali Yıldırım, o gece Sıhhiye’de bulunan bir arkadaşının evine giderken, ummadığı bir şiddet biçimiyle karşılaştı. Darbecilerin açtığı ateş sonucu, vücudunun birçok yerinden yaralandı. Ali, bu olaydan sonra hayata tutunma mücadelesine başladı, ancak yaşadığı fiziksel ve psikolojik zararlar kalıcı izler bıraktı. Artık sadece fiziksel değil, ruhsal yaralarıyla da başa çıkmak zorundaydı.
Ali’nin vücudu, kurşun yaralarıyla dolu. Doktorların yıllar süren tedavi süreçleri ve fiziksel rehabilitasyonlar, onu bir nebze olsun hayata döndürse de, aslında asıl zorluk psikolojik travmalarla baş etmektir. Zaman zaman geçmişin karanlık anları geri döner, gece yarısı uyanarak o anları tekrar yaşar. PTSD (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) ile mücadele ederken, yaşamın gereklerini yerine getirmenin zorluklarını hisseder. Aile ve arkadaş ilişkileri de bu travmanın etkisi altında kalmıştır. Toplum içindeki yerini bulmakta zorlanan Ali, zaman zaman kendi içine kapandığı dönemler yaşıyor. Sosyal yaşamından koparken, hayatta kalmanın ne demek olduğunu yeniden sorgulamakta. Onun hikayesi, sadece bir bireyin yaşadığı travma değil, aynı zamanda toplum içinde yaşanan acıların da bir yansımasıdır.
Bireylerin yaşadığı bu tür olayların toplum üzerindeki etkileri ise göz ardı edilemez. 15 Temmuz, yalnızca bir olay değil, aynı zamanda bir milat olarak tarihe geçti. Toplumda korku ve güvensizlik duygularına neden olurken, birlik ve dayanışma ruhunu da canlandırdı. Ancak, bu tür travmaların üstesinden gelmek, zaman alıcı ve zor bir süreçtir. Ali gibi insanların hikayeleri, aslında unutulmaması gereken birer ders niteliği taşırken, toplumsal hafızamızda da bu tür acılara yer verilmelidir.
Gelecekte benzer travmalar yaşamamak adına atılacak adımlar, hem bireyler için hem de toplumlar için elzemdir. Bu olayın üzerinden yıllar geçmiş olsa da, yaralar hâlâ taze ve tazelenmektedir. Ali’nin hikayesi, hayatın ne kadar kırılgan olduğunu bizlere hatırlatırken, aynı zamanda dayanışmanın ve yeniden doğuşun mümkün olduğunu da göstermektedir. İyileşme süreci, zorlu ve meşakkatli bir yol olsa da, her yeni gün yeni bir başlangıçtır. Ali, yaşadığı travmalara rağmen daima umudunu canlı tutmakta, yarım kalan hayallerini gerçekleştirmek için mücadele etmektedir. Bu nedenle, onun hikayesi ne yalnızca bir felaketin sonuçlarını değil, aynı zamanda insan ruhunun direncini, azmini ve umudunu da temsil etmektedir.